Zeynep @Heal&More®

19 Haz 20203 dk.

HAYATTAKİ DURUŞUN VE OMURGANA ETKİSİ

En son güncellendiği tarih: 2 Eki 2023

Bedenin seninle konuşur. Ve ne söylediğini anlamak için dinlemen yeterlidir. Öyle basit bir dili var ki, öğrenmene gerek bile yok. Peki bedenin seninle ne zaman konuşur? Sen, düşüncelerinin sende yarattığı duyguları fark etmediğinde ya da görmezden geldiğinde… Yani tutunmaya çalıştığın zihninden, asıl ait olduğu yer olan kalbine inemediğinde…

Hazmedemediğin duygular midende birikir, eğer hayatı içine çekemiyorsan akciğerlerin uyarı verir, taşıyamadığın yükler sırtını ağrıtır, duymak istemediklerin kulaklarını tıkar, görmek istemediklerin ise gözlerini bozar… Bu kadar basittir bedenin dili. Ve eğer bakış açını değiştirmeye niyetin yoksa, sana bu açıyı veren boynun da zihnine uyum sağlayıp kilitleniverir; tutulur, hatta kireçlenir.

Fiziksel bedenin, sana duygu dünyanla ilgili işaretler verir. Hoşlanmadığın ya da içinden geçemeyeceğine, üstesinden gelemeyeceğine inandığın için görmezden geldiğin ya da türlü şekillerde bastırdığın düşüncelerin ve hislerin, ortadan yok olmaz. Olmamaları da gerekir çünkü ortaya çıkan her düşüncenin, hissin seni götüreceği, yol aldıkça güçlendireceği, yürümen gereken bir yol vardır. Ve sen bu yolu yürümedikçe, yol sadece uzar. Senin zihnin ve kalbinde ortaya çıkıp gene senin tarafından bastırılan duygu ve düşüncelerin de varlıklarını, iyileşme isteklerini, onlar vasıtasıyla öğrenebileceğin manevi tekamülleri; görmezden gelemeyeceğin fiziksel işaretlere dönüştürerek gösterirler. Ki eninde sonunda bu yola çıkasın.

Elbette her zamanki gibi, bu iki yönlü işleyen bir yoldur. Yani, fiziksel durumun da duygu dünyanı etkiler. Sen bütüncül bir bakış açısıyla baktığında; yani mide, sırt ya da boynundaki problemin fiziki ve manevi sebeplerine aynı anda eğildiğinde, iyileşme daha hızlı gerçekleşir. Hatta fiziki sorunun kökünde yatan manevi/zihinsel sebepleri çözdüğünde, bazen fiziksel müdahale gerekmeyebilir.

Harvard Üniversitesi Tıp Okulu, yayınladığı bir makalede[1] özellikle kronik omurga ağrılarının arkasında yatan sebeplerin çoğunlukla fiziksel değil, psikolojik sebepler olduğunu belirtmiştir: Birçok araştırma, sırt, bel, boyun gibi bölgelerdeki ağrılara; sakatlanma, fıtık, kamburluk gibi fiziki durumlardan ya da doğrudan omurgaya binen fiziksel yüklerden çok, omurga etrafındaki kasların sıkışmasına yol açan duygusal ve düşünsel yüklerin sebep olduğunu göstermektedir.[2] Ergonomik sandalyelerde çalışan, omurga destekleyici yataklarda uyuyan ve ihtiyaç duyduğunda sırtıyla ilgili tıbbi yardıma daha kolay ulaşabilen modern şehir insanlarının; doğrudan kas gücü ile çalışan insanlara oranla daha çok bel / boyun /sırt ağrısı yaşamasının ardında yatan sebep tam olarak budur. Ve son araştırmalar, düşünce ve tavırlarımıza yönelik çalışmaların, omurga ağrılarını geçirebildiğini göstermektedir.[3]

Fakat düşünceleri yaratan bakış açısını değiştirmeye “çabalamak”, tıpkı tutulmuş boynunu acıya rağmen döndürmeye çalışmak gibidir. Bunu yapmaya çalışsan da yapamazsın ve üstelik işe de yaramaz. Hatta daha çok incinebilirsin. Oysa boynundaki kaslarla ilgilenirsen, onları gevşetir, çalıştırır ve güçlendirirsen; tutulmadan kurtulabilirsin. Aynı şekilde, düşüncelerini değiştirmek için kendini zorlarsan, onları yaratan travmayı ya da öğrenilmiş çaresizliği çözmeden, “ben artık şöyle değil böyle düşüneceğim!” diye kendini eğip bükmeye çalışırsan; tıpkı boynunda olduğu gibi hiçbir sonuç elde edemeyebilir ve hatta daha çok bile incinebilirsin.

Benzer şekilde, güçlü bir rüzgar karşısında sımsıkı tutunmaya çalıştığında, akıntıya karşı yüzmeye uğraştığında ya da dik bir yokuşu doğrudan tırmanmaya çabaladığında kasların tepki verir. Muhtemelen uzun süre de dayanamazsın. Oysa rüzgarın fasılalarına göre pozisyon alır, akıntıya daha uyumlu bir açıda yüzer ya da yokuşu zikzaklar çizerek tırmanırsan, vücudun seninle daha kolay işbirliği yapar. Hatta bir süre sonra kasların güçlenir.

Hayattaki duruşun da aynen böyledir diyebiliriz. Sen geri bildirimleri dikkate almadan sadece pozisyonunu korumaya inat ettiğinde, amaçladığın yere ulaşman zorlaşabilir. Bakış açını değiştirmediğinde, bu görüş seni bir zaman sonra kendi içinde ilerleyemez hale getirebilir. Çıkışsız bırakabilir. İnatla korumaya çalıştığın pozisyonun, seni herkesten çok yorabilir, hatta beklemediğin anda çökertebilir. Hayattaki duruşun, uzun süredir seni istediğin yere taşı(ya)mıyorsa, zihnine ne kadar mantıklı geliyor olursa olsun, senin esas çözümsüzlüğün olabilir.

Ve çözümsüzlükten beslenen tarafını güçlendirmek, aslında senin seçimindir. Tıpkı onu fark edip, yeni (belki biraz da alışılmadık) bir bakış açısını benimsemek için terk etmenin de senin seçimin olacağı gibi…

Bakış açını ya da duruşunu değiştirmek çabayla değil, niyetle başlar. Bunu duymak sana nasıl hissettiriyor? Zorlayarak değil, anlayarak; reddederek değil, kabul ederek; üstesinden gelmek üzere değil içinden geçmek üzere yola çıkarak. Kendini eğip bükerek değil; anlayıp büyüterek, esnetip güçlendirerek. Bedenine, zihnine, kalbine rağmen hırsla tutunmaya çalıştığın bir duruşa yapışarak değil; bedeninle, zihninle, kalbinle senin bütününe ve içinde var olduğun akışa uyan, ondan en iyi şekilde beslenen, esneyen ama eğilip bükülmeyen doğal bir duruşa yönelerek. Ağrılarından ve onlara sebep olan ağırlıklarından arınarak.

“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayarak.

Hiçbir ağaç dimdik durmak için çabalamaz. O sadece durur. Rüzgara, araziye, içinde büyüdüğü ormana uyum sağlayarak kendisi için en iyi şekli alır, uzar, genişler ve hayatına devam eder. Ormana kafa tutmaz, rüzgarı yenmeye çalışmaz ama kendisinden başka bir şeye de dönüşmez. O bir ağaç olarak hayatına devam etmeye niyetlidir ve eder de…

Sen de seni istemediğin kalıplara sokan her türlü düşüncenin, öğrenilmiş çaresizliğinin, var sayımının, duygusal boşluğun ve en çok da bunları üreten zihninin farkında olarak yola çık.

Haydi kendi duruşunu bul ve onunla büyü.


 
[1] https://www.health.harvard.edu/blog/mind-back-pain-201605049517
 
[2] https://www.health.harvard.edu/blog/mind-back-pain-201605049517
 
[3] https://www.health.harvard.edu/blog/mind-back-pain-201605049517

    3390
    20