Sana ne istediğini sorduklarında ne hissedersin? Seçim yapmak, sorumluluk almak, inisiyatif kullanmak ve sonuçlarını yaşamak senin için nasıldır? Özgür mü hissettirir sana kendini, yoksa ağır bir yük gibi gelir yüreğine? Ucunda ne olacağı bilinmez bu tünele dalabilir misin?
Tüm olasılıkları sırtlayıp, kendin için cevap verebilir misin? Ne istediğini, neyi istemediğini hatta bir şeyi isteyip istemediğini kolayca söyleyebilir misin? En basit haliyle, gerekli gördüğünde “hayır” diyebilenlerden misin? Hayır demenin tam da o anda gerekli olduğunu, vaktinde görebilir misin?
Yoksa hayır senin için demir bir leblebi midir? Ağzında olan, içinde dönüp duran ama ne çiğneyip yutabildiğin, ne de tükürüp atabildiğin bir ağırlık gibi mi gelir? İstemediğin şeyleri ifade etmene, sence en büyük engel nedir?
Hadi bir de diğer yanından bakalım tünelin: Ya sana ne istediğini sormadıklarında ne hissedersin? Otomatik olarak önüne sunulan çözümlerde ya da daha aleni emrivakilerde; bir durup ne istediğin anlamayı, anlatmayı, en azından dener misin? Yoksa kabul edip geçer, içinden gelenin yerine genelde kolayı seçer, başka bir yolun da mümkün olabilmesine hiç ihtimal (hatta izin) vermez misin?
Tünelin her iki ucunun da aynı karanlığa çıktığını görebilir misin? Hayır demenin yükünün de, en az diyememeninki kadar ağır olabileceğini deneyimlemişlerden misin? Belki pişmanlığı, belki "ya olsaydı"yı düşünüp, geçmişte çizemediğin (ya da silemediğin) sınırlarına takılıp, ilerlemeyi unutanlardan biri de sen misin? Bu yükleri nereye kadar taşıyabilirsin? Başındaki, omuzlarındaki hatta omurgandaki çoğu ağrının; sinir sistemine binen bu yükle doğrudan bağlantılı olduğunu bilir misin?
Sen sınırlarını korumak için bol Hayır'lı kalın duvarlar ördüğünde ya da tam tersi hiç Hayır'sız durup kişisel alanının sınırlarını kendine göre belirleyemediğinde, ilişkilerindeki stres seviyesi sürekli olarak yükselir. Çünkü insanın sinir sistemi "birbiriyle uyum sağlamak" üzere dizayn edilmiştir. Tıpkı omurga gibi, sinir sistemi de özünde hem sağlam, hem de esnektir. Ancak doğru şekilde kullanılmadığında her ikisi de zorlanır ve acı verir.
Tıpkı bir güreşte birbirinin omurgasını zorlayan 2 insan gibi, ilişkilerde de sen ya da karşı taraf sürekli olarak "uyumu" bozacak bir davranış sergilediğinde, her iki tarafın da sinir sistemi esnekliğini yitirir. Bir taraf fazla eğilip kırılırken, diğeri haddinden öte dik durabilmek için giderek katılaşır ve hareketsizleşir. Sonuç her iki taraf için de yüksek seviyeli stres ve bununla kronikleşen ağrı türleridir.
Tüm bunlardan özgürleşmek; hem omurganın, hem de ruhunun yaradılışına uygun şekilde "sağlam ve esnek" durabilmek; kendini sınırları çiçeklerle çizilmiş bir benlik, ağrısız bir beden sunmak ister misin?
Hayır diyebilmenin bedensel ve zihinsel hafifliğini öğrenmeye ne dersin?
Fotoğraflar:
Commenti