top of page
Zeynep @Heal&More®

En Son Ne Zaman Dinlendin?

Güncelleme tarihi: 28 Tem

En son ne zaman “Ohhh canıma değsin, ne güzel dinlendim” dedin? Ne zaman kendini “bulunduğun yerden bağımsız olarak, gerçekten tatilde” hissettin? Zihnini de bavulun gibi “tatilde olmak üzere hazırlayıp” gittiğin yerlerden; gerçekten dinlenmiş, yenilenmiş, tazelenmiş olarak en son ne zaman döndün? Bir tatilden en çok beklenen o “hafifleme hissini” en son ne zaman hissettin?


Daha yeni uzuunn bir bayram tatilinden çıktık örneğin. Belki çok eğlendin, harika bir yere gittin, tam da beklediğin gibi zaman geçirdin! Ama dinlenmiş, tazelenmiş, en önemlisi yüklerinden hafiflemiş olarak dönebildin mi? Sakinleşecek, huzura erecek, kendi yükünü temize çekecek, yaşadıklarını sindirecek vakti kendine hiç verebildin mi?


“Vacation goals” (mükemmel tatilden beklentiler) hep çok eğlenmek, çok gezmek, en iyi yemekleri yemek, en eşsiz fotoğrafları çekmek ve en “unutulmaz” tatili yapmak üzerine kurulduğundan beri; boş geçirilen zaman boşa geçirilen zaman oldu. Oysa sözlük anlamı bir “boş zaman / dinlenme zamanı” olan tatil, insan tam da buna ihtiyaç duyduğu için vardı… Çünkü sinir sisteminin sakinleşmeye, yüklendiği sosyal sorumlulukları bir kenara bırakıp sadece “var olmaya”, bu şekilde kendini yeninden homeostaz dengeye (bedendeki tüm sistemlerin hayatta kalmak ve devam etmek için ihtiyaç duyduğu denge[1]) yani tabiri caizse fabrika ayarlarına döndürmeye ihtiyacı ve hakkı vardı.



Şimdi işin ta öbür ucuna bakalım bir de: kültürel, ekonomik, ailevi birçok sebeple tatilin aile ile geçirildiği, en fazla birlikte köye/yazlığa gidilen senaryoda neler oluyor? Aile çoğu kez bizi hayata bağlayan bağları oluşturduğumuz, hayatımızı içinde tanımladığımız, kendi varlığımızı ilk anlamlandırdığımız alan olsa da, aynı zamanda en büyük savaşlarımızı verdiğimiz, en çok bağımsızlaşmaya çalıştığımız, en derin döngülerimizi içinde oluşturduğumuz, çoğu rahatsızlığımızın (duygusal / zihinsel ve de bedensel) köklendiği de yerdir… Bu nedenle, hepimizin; aile ile birlikte geçirmeye ihtiyaç duyduğumuz zaman kadar, onlardan ayrı geçirmemiz gereken zamana da ihtiyacımız vardır. Bu normal olan ancak alışılmadık olduğu için anormal kabul edilen ilginç bir gerçektir. Kısaca, aile ile geçirilen süre, sinir sistemin için tatil değildir.


Şimdi diyeceksin ki elimde 3-5 gün var, onu da dinlenmeye mi, aile ile kaliteli vakit geçirmeye mi, eğlenmeye mi harcayacağımı şaşırıyorum. Haklısın. Hayat sana bu ihtiyacını giderecek süreyi tanımayacak kadar hızlı. Ve oluşan sorunu da kimyasal olarak çözmeye odaklı. Ama bunun uzun vadede sürdürülemediğinin de farkında… Bu nedenle farkındalık, mindfulness, meditasyon ve daha nice kavram hayatımıza girmiş durumda…


Çözüm ne Zeynep? Dediğini duyar gibiyim😊Sana bunu anlatıp duruyorum aslında, tüm yazılarımda. Ama öğrenmek tekrar ve uygulama ister, bu da vakit gerektirir. O da günümüzde yok! Eh o zaman ben memnuniyetle tekrar tekrar anlatacağım ve senin belki biraz kendini zorlayarak da olsa, hayatın tüm karşı güçlerine rağmen kendin için bilinçli bir çaba harcayarak bunu adım adım uygulamaya koymanı umacağım.


Önce sana uzun tatillere rağmen neden dinlenmiş hissedemediğini nörobilimsel olarak anlatmaya çalışayım:


Öncelikle sürpriz! Aslında “hayatla” kalmamızı sağlayan sinir sistemimiz, birkaç alt sistemden oluşur. Bunlar;

  1. Merkezi Sinir Sistemi: Duyu organlarımız vasıtasıyla içinde bulunduğu ortamdan gelen uyaranları alır, işler ve buna uygun motor tepkileri belirler.[2]

  2. Periferal Sinir Sistemi: Merkezi sinir sisteminden gelen bilgileri bedenin tüm parçalarına ileterek (ve onlardan gelen cevapları merkezi sinir sistemine geri ulaştırarak) belirlenen bu tepkilerin harekete dönüştürülmesini sağlar. İşte bu büyük görev kendi içinde 2 ayrı alt sinir sistemi tarafından yürütülür[3]:

    1. Somatik sinir sistemi: İstemli hareketlerimizden sorumludur (su içmek, yürümek..vb)

    2. Otonom sinir sistemi: İstemsiz hareketlerimizden sorumludur, merkezi sinir sistemini bizim istemimizden bağımsız olarak çalışan iç organlarımıza bağlar (karaciğerimiz, kalbimiz, bağırsaklarımız… bizim irademiz dışında çalışır) ve bu sistem de gene kendi içinde 3 alt sinir sisteminden oluşur:

      1. Enterik sinir sistemi[4]: periferal sinir sisteminin en büyük parçasıdır. 600 milyondan fazla sinir hücresinden oluşur ve bütün vücudumuza yayılır. Vagus siniri tarafından doğrudan merkezi sinir sistemine bağlı olmasına rağmen ondan bağımsız hareket edebilen tek sinir sistemimizdir. Çünkü kendine ait özerk işlev görme yeteneğine sahip kapsamlı sinir devreleri içerir. Bağırsaklar dahil tüm sindirim sistemine ulaşan bu sinir sinir sistemine ikinci beyin denmesinin bir sebebi de budur.

      2. Sempatik sinir sistemi: Bedeni stresli / ekstra enerji gerektiren durumlar için hazırlar ve stres karşısında verdiğin tepkileri (kısaca “savaş ya da kaç”) yönetir.

      3. Parasempatik sinir sistemi: enerjiyi depolamaktan sorumludur, dinlenme ve uyku yoluyla bedene “enerji depolama” sinyalini gönderir.

Nöro-bilime göre, işte bu sinir sistem(ler)imiz, doğası gereği, zamanın büyük bir kısmını (parasempatik sinir sistemimiz ve vagus sinirimiz sayesinde) "dinlen ve sindir" modunda geçirecek şekilde tasarlanmıştır. Bu “doğal hali”ni, yalnızca sempatik sinir sisteminin devreye girdiği “anlık savaş ya da kaç tepkisi gerektiren ani ve şiddetli stres patlaması yaşadığımız anlarda”; bu patlamalara yol açan dış fiziksel tehditlerden kaçmamıza yardımcı olmak için bozar.[5] Bu tehditler sona erdiğinde ise sinir sistemimiz; parasempatik ve sempatik sinir sistemlerimizin kendi düzenleyici görevlerini (sindirim, kalp atış hızımızı ve kan basıncımızı düzenleme, metabolizma vb...) yerine getirdikleri normal dengesine geri dönmeye yani sıfırlanmaya programlıdır.[6]


Fakat modern hayat, pek çok açıdan, bir çoğumuz için bu sıfırlanmayı mümkün kılacak molalara izin vermez ve hayatımıza bu ihtiyacımız karşılanmadan “sürekli” (yani kronik) bir sempatik sinir sistemi aktivasyonu içinde devam etmek zorunda kalırız.

Bu nedenle, anne-babalarımızdan farklı olarak bugünün yetişkinleri olan bizlerin, onlar kadar sağlıklı bir yaşam sürebilmek için bu sıfırlanmayı kendimiz için yaratma sorumluluğumuz vardır.


Sinir sistemimiz içinde bulunduğu yumağı çözemediğinde; o yumağın ucunu bulmana, büyük resmi görmene, kendi hayatına dışarıdan bakıp çözüm üretebilecek sakinliğe erişebilmen için genelde kendi sesini duymaya yani “dinlenilmeye” ihtiyacın vardır. Kısaca sinir sisteminin dinlenmek için dinlenilmeye ihtiyacı olur.


Şimdi lütfen kendine dön ve sor: bu sorumluluğu hayatının normal akışında yerine getirebilir misin? Getiremediğinde neler olabileceğini hiç bilinçli şekilde düşündün mü? Kronik stres diyip durduğun bütün cümlelerinde, aslında neden bahsettiğini biliyor musun? Bugün modern toplumlarda kronik stresten köklenen rahatsızlıkları tedavi etmeye harcanan zaman ve paranın gerçekten farkında mısın?


Bunun içinden çıkmanın tek gerçek yolunun; şehir hayatı / sorumluluklar / aile düzeni / iş gereklilikleri… vb tarafından içine sokulduğun döngüyü bozmak üzere bilinçli olarak vakit (ve bazen de nakit) ayırmak olduğunu gerçekten anlayabiliyor musun?


Şimdi bir adım at, çünkü sana bunun için uzanan çok fazla el olmayacak, kendi elin dışında…


Dinlenmek istersen, senin için tasarladığımız Heal&More kişiye özel terapi kürlerine göz at:











130 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Savun Kendini!

Comments


bottom of page