Başarısızlıktan korkar mısın? Hedefine ulaşamamaktan, yarı yolda kalmaktan, yetersiz olmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan??
Hayatın, en büyük hedefine ulaşmak için verdiğin mücadele ile geçiyor sanırken, birden vaktini ve tüm dikkatini aslında başarmaya değil de başarısızlıktan kaçınmaya verdiğini fark ettiğin oldu mu hiç?
Karışık bir cümle oldu değil mi? Şöyle sorayım o halde: içinde, tam şu anda; amacına ulaşma hevesini mi yoğun olarak hissediyorsun yoksa ulaşamama endişesini mi?
Omuzların attığın her adımı atabilmiş olmanın gururuyla kabarıyor mu, yoksa o adımların getirdiği sorumluluklar ve/ya istediğin yere varamama ihtimalinin yüklediği endişeyle ağırlaşıyor / çöküyor / ağrıyor mu?
Benzer şekilde ama tam aksi yönde bir sorum daha var: Başarmaktan korktuğun oluyor mu? Ya da şöyle diyeyim; içindeki başarma korkusunu arda sırada da olsa fark ettiğin hiç oluyor mu? Başaramamanın değil de, başardığında olacakların endişesi seni de -çoğu insana yaptığı gibi- paralize ediyor mu? Kendi kendini tüketen ama çok derinlerde ilerleyen bu hissin, başarısızlık korkusundan daha engelleyici olduğunu duymak sana nasıl geliyor?
Adım atmaktan alıkoyan, bilinç altından yola çıkıp sadece bilinç üstünü değil, tüm duygularını ve fiziksel adımlarını etkisi altına alan bu iki korku; aslında senin için motivasyon kaynağın da olabilecek bir mekanizmanın aşırı beslenmesi sonucu oluşur: Başarmak ile ilgili kısa süreli bir baskı hissetmek; vücudunu, zihnini ve duygularını canlandıran, seni varlığının tüm katmanlarında harekete geçiren bir kıvılcım gibidir. Kontak çevirmek, çakmak çakmak, ocağı yakmak gibi basitleştirebilirsin bunu aklında.
Ama kontağı çevirdiğinde, motor mekanizmasının devamında bu kıvılcımı harekete dönüştürecek kanallar kapalı olursa, ya da çakmak dolu değilse veya ocak gaza bağlı olmaz ise, kıvılcım boşa gitmekle kalmaz; tekrar tekrar denendiğinde motoru boğabilir, çakmağı çakan parmağı yorabilir, ocağı bozabilir…
Bu durumda kıvılcımı yanlış yaktığını düşünerek başlangıç adımını değiştirmen; sürecin devamındaki engelleri ortadan kaldırmayacağı, hatta dikkatini onlara vermeni engelleyeceği için sana sadece hayal kırıklığı / bıkkınlık / yılma hissi getirir. Bu hisse, ilerlemekte olduğun yolun getirdiği sorumluluklar da eklendiğinde, hayat amacının ta kendisi, sen daha ne olduğunu bile anlamadan vücudun için uzun süreli bir stres kaynağına dönüşebilir.
Bu durumu fark etmek bilinçli bir gözlem, farkındalık ya da hiç olmazsa arada bir resmin dışına çıkıp bakabilmeyi gerektirir -ki hayatın normal akışı bile bu saydıklarımı gözden kaçırmak için çok müsaittir.
Böyle olunca, vücut vites değiştirir; uyarının şiddetini arttırır, mesajını fark edebileceğin seviyelere taşır. Bu da genelde ağrılar vasıtasıyla olur. Önce kaslarında, sonra eklemlerinde oluşan ağrılarda bu sarmalın payı çok büyük ihtimalle vardır. Omuz, boyun, sırt ağrıların taşıdığın sorumlulukların ağırlığına; diz, bel ve bacaklarındaki kas ve eklem ağrıların ise adım atma, yol alama ya da aldığın yoldan şüphe duyma halinle ilgili olabilir.
Bu kadar çok yoldan beslenebilen ağrılara, eğer fiziksel müdahalelerin çözüm getir(e)miyor ise, belki çok yönlü bir desteğin zamanı gelmiştir. Böylesi güçlü yıpratıcı etkilere, sinir sistemini gene bu kadar çok yönlü destekleyerek bir çözüm sunabilirsin. Denemek istersen; https://www.instagram.com/healandmore profilindeki bağlantıdan atölyelerimize katılabilir, eğitimlerimizi ve bireysel seanslarımızı www.healandmore.com 'dan inceleyebilir ve/ya tümü hakkında sormak isteyebileceğin herhangi bir soru için bize hello@healandmore.com üzerinden ulaşabilirsin.
.
.
.
.
Fotoğraflar:
Comments