top of page

Karmaşanın İçyüzü

imdiye kadar hep hastalıkların üzerine konuştuk durduk… Neden migrenin var, fibromylajin nasıl geçer, Parkinson ne şekilde yavaşlar, 10 kilo vermek kaç gün sürer ve panik atağın ne zaman biter… Bugüne kadar çalıştığım 500ün üzerinde vakada en sık karşılaştığım soru; “neden benim başıma geldi” ve “ne zaman bitecek” oldu. İnsanız, elbette bunlara odaklanmak olağan tepkimiz. Fakat gerçek şu ki, sonuca giden yol bu sorulardan geçmiyor. Hatta aksine, bu sorular yolu uzatıyor.


O yüzden bugün, olayı ters yüz edeceğiz. Kafamızdaki düz düşünce şeklini biraz eğip bükeceğiz. Yoksa 40 yıl bu soruları sen sormaya, ben anlatmaya devam etsek de, bir arpa boyu yol anca gideceğiz.


Şimdi… Düşün ki önünde bir yumak ip var. Karışmış, birbirine girmiş. Çözmen gerek ama bir türlü ucunu, yani nereden başlayacağını bulamıyorsun. Sağdan çekiyorsun olmuyor, soldan çekiyorsun gelmiyor. Sabrın tükeniyor…


Eskiler daha iyi bilir; yumak karıştı mı, acele ettiğinde; ucunu bulmak için ipi hızlı çektiğinde, düğümlenir. Sabır gerekir yumağı çözmeye. Oysa çok işe yarar basit bir tekniği vardır; dışarıdaki uç değil, en içteki uçtan başlamak. Her yumağın tam kalbinde, o topun başlangıç düğümü bulunur. Makaranın ilk sarmaya başladığı, döngünün etrafında dolandığı düğüm en ortada olur. Ve yumak karıştı mı, o düğümü bulup çözersen; işin kolaylaşır. Üstelik yeri hep aynıdır, “ilk düğüm” yumağın her zaman içinde; tam ortasındadır.


İşte herkesin önünde kendine göre bir yumağı var. Seninki kilo, benimki bel ağrısı, onunki depresyon, ötekininki metabolik bir sendrom… ipin ucu kaçmış. Kimse bulamıyor.

Çözmek için mesela neden karıştı bu yumak diye sormak denenebilir. Yumağı karıştıranlar sıraya dizilir, teker teker dinlenir. Ya da nasıl açılır diye didik didik edilebilir. Didiklerken, sorgu elbet devam edebilir: Kim yaptı, neden bu yumaktı, ilk ne zaman karışmaya başladı, nasıl bu kadar karıştı… Karıştığı için yumağa kızılabilir, ipler gerile gerile iyice düğüm edilebilir…


Oysa işin ucu içeridedir. Çözüm ters yoldan gitmektir. Yumağın içindeki düğümü çözdün mü tüm yumak çözülüverir. İçeriden tekrar, bu kez düzgünce sarmaya başlarsın. Dış tarafı ne kadar karman çorman olsa da, yumağını içten dışa yeniden yaparsın.


O yüzden hastalığına kızmak, onu semptomlarından çözmeye çalışmak, sabırsızca çekiştirip durmak ve hemen sonuç aramak, seni sadece daha çok düğüm eder. Adı ne olursa olsun hastalığın kökü, onu hep besler.


Sebep dediğin de yumağın kalbi. İçinin de içi. Öyle şıp diye vermez ele kendini. Adım adım hatta çoğu kez her seferinde tek adım ilerlemek gerekir. Yoksa çözdüğün ipler yeniden karışabilir. İnsanız, serde sabırsızlık var; sen hep “gide gide bir arpa boyu yol gittim diye söylenirsin ama o arpanın boyu doğru yönedir, bunu hiç düşünmezsin. Arpa arpa, adım adım, ilmek ilmek çözülür yumağın kalbi.


Sonra? Sonrası elbette yeniden sarmak kendini. Ama bu kez yaralarını görerek, nerenin düğümleneceğini bilerek ilerlersin. Kendini yeni baştan düzenlersin. Belki bu kez düğümleri bile olduğu anda çözersin. Yeni bir Sen’i işte böyle; bu kez kendi istediğin gibi, şöyle keyifle, ferahlıkla, güvenle sarar sarmalar, sımsıkı edersin!

Söyle şimdi, içeriden başlamaya ne dersin?


382 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Ben Değeri

bottom of page