Abartılan sözler, yanlış anlaşılan olaylar…
Kişisel Alanını tebeşirle bile çizsen yeterli olmayacağını gören sen...
Bazen sesler o kadar yükselir ki, etrafındaki her şey az ya da çok ses çıkardığı için, seni neyin rahatlatacağını bulamazsın. Kendinle baş başa kalmaya hevesin belki de bundandır. Ancak esas gürültü kaynağın olan zihnin de seninleyken, yalnızlık huzuruna çare olmaktan uzaktır.[1]-[2] Hayatının öbür yarısı migrenin, yalnızken bile yanındadır.
Öyle ki, zihnini dolduran tüm sorumluluklardan, içindeki mükemmeliyetçiden, görev bilinci ile yapmana rağmen bazen müdahalecilik olarak görülen yardımseverliğinden kendini muaf hissedebildiğin, odana kapanmanın (başta kendin olmak üzere) herkesçe makul karşılandığı migren atakları; “özgürleşmek” için mecburi istikamet olabilir kimi zaman. Fakat bu sadece ağır bir bedel değil, seni, günlerini ve seçeneklerini tüketen bir durumdur. Ve elbette senin tercihin değildir.
Bir tartışma sonunda hiç istemeden üzdüğün kişiyi, o kişi krizdeyken bir türlü rahatlatamaman da bundandır. Seslerin, ifadelerin hiçbir şekilde gitmesi gereken yere, gönderdiğin şekilde ve niyette gidememektedir.
Fazla hassasiyet, aslında şart olmasa da çoğunlukla mükemmeliyetçiliğe ve bazen de titizliğe dönüşür.
Bu tetiklemeler hele bir baş göstersin, bırak kimsesin seni tanıyamamasını, sen bile kendini tanıyamaz olursun. İleride hatırlatıldığı zaman da, o vermiş olduğun tepkiler senden ve senin mükemmellik algından öylesine uzaktır ki; utanma ve pişmanlık hisleri, adeta kuyruk gibi, bu yaptıklarının hemen peşinden gelir. Zincirleme iletişim karmaşası içinde adeta her şey birbirine karışır. Migren, tıpkı zihninde ve hayatında sebep olduğu karmaşaya benzer şekilde, beden içindeki merkezler arası iletişimde meydana gelen karmaşık bozukluktan kaynaklanmaktadır.
Daha önceleri migrenin sebebinin beyinde kılcal damar basınç değişimleriyle ilgili olduğu düşünülse de, artık bu hastalığın daha da karmaşık bir durumdan kaynaklandığını gösteren çalışmalar mevcuttur.[3] Sinir sisteminin aşırı hassas ve/ya aşırı tepkisel oluşunun, migrenle ilgisi vardır. Tıpkı migren şikayeti bulunan kişilerin sıklıkla gösterdiği hassaslık ve bundan tetiklenen tepkisellikleri gibi…
Sinir sisteminin ne düzeyde ve neye karşı hassas olduğuna göre, migreni tetikleyen unsurlar da kişiye göre değişmektedir. Baş ağrıları hafif seviyede ve arada sırada kendini gösterdiği gibi, her gün ve çok şiddetli de olabilmektedir.[4] Peki neden böylesine değişkenlik gösterir?
Migren adeta kişiye özel gelişmektedir. Çünkü oluşumunda, DNA’nın önemli bir payı vardır.[5]
Migren hastalığı olan ailelerde, genetik olarak sinir sisteminin aşırı hassasiyeti migrene sebep olabilmektedir.[6] Sinir sistemindeki her bir sinir dokusu, birbirine benzer nöronların (sinir hücreleri) bir araya gelerek oluşturdukları demetlerden meydana gelir. Nöronlar beyin ile vücut arasındaki karşılıklı iletişimi, birbirlerine gönderdikleri sinyaller vasıtasıyla taşımakla görevlidirler. Ve bu sinyalleri gönderirken, beynin kendine has kimyasalları (nörotransmitter’lar ve iyonlar vasıtasıyla) gönderirler. Bir nörondan diğerine bu sinyaller gönderildiği sırada, sinyali alan nöronun, kendisine gelen sinyale aşırı tepki vermesi mümkündür. Bu da migren olarak kendini gösterir.
Migren rastlanan ailelerde, genetik olarak iyon iletiminin aşırı tepkisel olmasının ortak olduğu gibi, bazı ailelerde de nörotransmitter iletiminde aksaklıklar olduğu görülmektedir. Bu farklılaşmalar da migrenin neden bu kadar çok çeşitlilik gösterdiğini açıklayabilir. Bunun yanı sıra hormon düzensizlikleri, özellikle östrojen ve progesteron hormonlarının tetiklediği hatlar, tepki olarak bu rahatsızlıkları verebilir.[7]
İşte bu sebeplerle, tıpkı her ailenin kendi iç dengeleri, her insanın kendi hassasiyetleri olduğu gibi, migrenin de kişiden kişiye değişen tetikleyicileri söz konusudur. Hayatının akışına her detayda hakim olma dürtün, tutku derecesine varan mükemmeliyetçilik hissin, sınır tanımayan sorumluluk “yükün”, her derde bir deva bulmaya çalışmaktan asıl seni dert sahibi yapan yardım etme egon, adeta imkansıza gözünü dikip oraya ulaşmak için plan yapmaktan harekete geçmeye hal bırakmayan zihnin, imkansızı başaramayınca kendi kendine saldıran düşüncelerin, vakti zamanında maruz kaldığı aşırı baskılar sebebiyle şimdi en ufak bir manipülasyondan ödü patlayan ruhunun ve hepsini taşımaktan bitap düşen, fizyolojik dengesi karışmış bedenin… Tümü, senin tercihin olmamasına rağmen adete diğer yarın haline gelmiş olan migren paketinin içindedir.[8]
Mutluluk bu karışık düzenekte bir seçenek midir yoksa bir hayal midir? Doğrusal bakış açısıyla buna farklı cevapların olacak. Her gün ağrılar içinde kıvranıyor olabilirsin. Çok minik de olsa sessizlik molalarıyla idare edebilirsin. Görmezden gelerek devam edebilirsin, senin yaşamın, senin iraden.
Ama öte yandan bu kısacık huzur periyotlarını onurlandırarak daha daha büyütmek, uzatmak da seçeneklerinin arasında. Sinir sistemini fizyolojik olarak desteklemenin yanında, esnekliğini güçlendirerek tepkiselliğini de dengelemek; bu sayede hayatın akışında hakim olamadığın durumların sana (migren ile) hakim olmasına izin vermemek ister miydin? Migren tedavin devam ederken, kendini bu şekilde destekleyerek; ağrıdan özgürleşmenin ötesinde tüm metabolizmanın sağlığını destekleyebilirsin.
Duyarlılıklarını sana keder ve acı veren kanaldan çekip, iyi gelen kanala vererek, hayatın akışı içinde keyif almayı anlayabilir, daha doğrusu hatırlayabilirsin. Çünkü senin gerçekliğin, esas o an’lar idi. O günler de zordu belki evet ama sen o zamanlar daha çok gülerdin. Hatırladın mı? Gözünün içinin güldüğü halini daha farkındalıklı ve sağlam yaşamanın zamanı artık geldi mi?
[1] https://www.nhs.uk/conditions/Migraine/ [2] https://americanmigrainefoundation.org/resource-library/migraine-patients-their-symptoms/ [3] https://www.migrainedisorders.org/ [4] https://www.migrainedisorders.org/ [5] https://www.migrainedisorders.org/ [6] https://www.migrainedisorders.org/ [7] https://www.migrainedisorders.org/ [8] https://www.emotionsandbody.com/search/label/MIGRAIN
Comments