Vücudun, hayatını süzer. En ufak bir sevinç, derinlerde kalmış eski bir acı ya da kolay atlatılan bir travma, tıpkı bir trafik kazası, kağıt kesiği ya da estetik operasyon gibi vücudunda izler bırakır, onu değiştirir. Hayat sadece kendi yolunda akmaz, senin de içinde akar; yaşadıkların karşısında gösterdiğin ve/ya gösteremediğin tepkiler ile salgılanan onlarca hormon her an, her bir hücrene nüfuz eder, süzülür, iz bırakır. İşte bu yüzdendir ki, aslında vücudun hayatını yansıtır.
Sen suçu yediğinden içtiğinden, hareketsizlikten ya da genetiğinden bilirsin ama dipte, en derinde ömrün boyunca an be an süregelen asıl etki günlük hayatında yaşadığın dalgalanmalardandır, bilmezsin. Bilemezsin. Çünkü hayatının her anını kontrol etmeyi görev bilen beynin, mesul olduğu vücuttan anlık olarak bihaberdir ve bunu (kolay kolay) değiştiremezsin.
Örneğin hayattan beklediklerini bir türlü alamamışsındır; ya gücün yetmemiş, ya peşinden koşsan da yetişememiş, belki ötekilerden bir türlü sana sıra gelmemiş, bir şekilde fırsatlar hep yitip gitmiştir. Öyle böyle, ömrün başkaları için istemediğin yollarda kendini sürükleyerek geçmiş, sen kendi halini fark ettiğinde ise iş işten çoktan geçmiştir. Ya da belki bir şeyler elde etmişsindir ama elindekiler nedense sana hiçbir zaman “seninmiş” gibi gelmemiş, için bir türlü rahata ermemiştir. Kaybetmekten korkarak, içten içe sürekli hayatı, zamanı ya da bir kişiyi, hayali, hedefi kovalayarak yaşamış, derken kelebek kadar ömründe bir arpa boyu yol kat edemediğini görmüşsündür.
İşte o kelebek, tiroidin olabilir.
Metabolizmanın hızını,
vücut ağırlığını,
iştahından libidona bir çok yaşamsal dürtünü
hatta biyolojik saatini dahi kontrol eden tiroidin;
hayatta bir türlü kendin için hız alamadığın, ailende ya da işinde ağırlığını ortaya koyamadığın, dürtülerini yaşayamadığın ve/ya zamanını kendine ayıramadığın için hasta olabilir:
Stresin kortizol salgısını arttırarak tiroit hormonlarının üretimini bozduğu hatta Haşimoto gibi bağışıklık sistemi kaynaklı tiroit hastalıklarını tetikleyebildiği, endokrinoloji tarafından da kabul edilmektedir.[1]
Hadi vücudunun hayatını yansıttığı bir başka örneğe bakalım:
Mesela hakkın olan elinden alınmıştır, senin sandığın senden kaçmıştır, kazanıp didinip kenara koyduğun (para, duygu, bağ, ne varsa) bir anda parmaklarının ucundan kayıp gitmiş, sanki hiç yaşanmamış gibi birdenbire yitmiştir. İnanamamış, sindirememiş, kabul etmek istememişsindir ama işte en güvendiğin o dağa kar yağmış, ummadık taş başını yarmıştır bir kere. Uğradığın haksızlık zihnine mıh gibi kazınmış, tabiri caizse “içinde yer etmiştir”.
İşte o yer, çoğu kez pankreasın olabilir:
Senin yediklerini sindirmek,
tükettiğin şekeri enerjiye çevirmek için kullandığın pankreasın;
yaşamında sindiremediklerin,
tadına varamadıkların, karşılık bulamadıkların sebebiyle hasta olabilir.
Hatta bilimin çoktandır kabul ettiği üzere, duygu yükü nedeniyle Tip 2 Diyabet dahi geliştirebilir.[2]
Benzer şekilde eğer toksik bir ilişki içinde isen, hayattan beslenemiyor, sevdiklerine yetemiyor, ailenle ya da işinle olan ilişkinde suiistimal edildiğini hissediyor isen, kendini bir çıkmazda görüyor, asla olmak istediğin gibi görünemediğin/görünemeyeceğini düşünüyor, toplumsal kimliğini ve/ya görünümünü değiştirilemez şekilde kötü buluyor isen; bu kez sinyal veren organın muhtemelen karaciğerindir.
Senin için tüm yiyecekleri işleyip, en değerli içerikleri süzen,
adeta yaşam gücü depolayıp,
yara alsa bile kendi kendini yeniden var edebilen karaciğerin;
sen kendini değerli görmediğin,
kıtlık bilinci çektiğin,
yaşama sevincini yitirdiğin ve hüsrana uğradığında kendini yeniden var etmeyi, her şeyinle yenilenmeyi hak etmediğine inandığın için hasta olabilir.
Uzun lafın kısası; sinir sistemin, sindirim sisteminle, bağışıklığın hormon sisteminle ve vücudun yaşadığın her bir duygu, ürettiğin her bir düşünce ile iç içedir. Vücudun hayatını süzer, yansıtır, ele verir, senin görmen için gözünün önüne seriverir.
Bu nedenle kronikleşmiş yani artık oturup yer etmiş, sana kendinden umudu kestirmiş, geçmez dedirtmiş her durum, ister geçer gözüyle idare ettiğin bir duygu durumu, ister güzellik kaygısı gibi algıladığın bir kilo sorunu olsun; aslında önemli bir sağlık göstergesi, hatta bazen imdat sirenidir.
Buna mutlaka kulak vermen, vücudunun sana sunduğu “görünmezi görünür kılma” şansını iyi değerlendirmen gerekir. Çünkü hayatının vücuduna etki ettiği gibi, vücudun da hayatına etki edebilir.
Tam da bu yüzden, bu ilişkiyi doğru kullanmayı öğrenmen önemlidir. Bunu yapabilirsen; bedeninin sinyallerine doğru karşılık verebilir, dikkat çektiği noktalardaki tıkanıklıkları (hem zihinsel, hem fiziksel açıdan) giderebilirsin. Böylece hayatında çok katmanlı olarak yol alır, üstelik (belki uzun süredir devam eden) tıbbi tedavinden daha çok verim alabilirsin.
Buraya kadar okuduysan, demek ki içten içe gerçekten de bir adım atmaya niyetlisin. Seni bu noktaya getiren gerçekler için artık ötelemeye, başka seferi beklemeye bir son vermelisin. Kronik kilolara yönelik tiroit – karaciğer ve pankreas desteğini, sinir sistemi üzerinden hem fiziksel uygulama, hem de zihinsel destek katmanlarıyla öğrettiğimiz kamp ve seans seçeneklerimize göz atabilirsin:
Kapak: https://www.pexels.com/tr-tr/@cottonbro/
Comments