top of page

Zehirli İyimserlik

Güncelleme tarihi: 14 Ağu 2023

Gülümse, hadi gülümse, bulutlar gitsin…

Yoksa ben nasıl yenilenirim? Hadi gülümse.


Bu yazıyı burada bırakabiliriz aslında, çünkü zehirli iyimserliği anlatmaya yetiyor. Ama ben yazmayı seviyorum. (Ve Chat GPT tüm dünyada işimi elimden almadan önce yazabildiğim kadar yazayım diyorum😊)


Zehirli iyimserlik de ne ola ki diyenlere, durumu anlatan birkaç fotoğraf sunmak isterim:


İlkinde, kadın iş yerinde bir yöneticisiyle papaz olmuş. İşler karışmış, olay istifayı düşündürecek noktaya varmış. Kadın tüm gün tuttuğu duygularını arabada salıverdiği sırada hop telefon çalmış, bakmış eşi / sevgilisi / en yakın arkadaşı ya da annesi… yani içini dökmek isteyebileceği biri arıyor. Kadın alo deyip, bir solukta dökülüveriyor -ya da belki sadece kafam bozuk deyip geçiştiriyor ama zaten onun huyu böyle, dökülebilmek için her zaman karşısındakinden biraz teşvik bekliyor. Öyle ya da böyle bir şekilde içini döküyor dökmesine ama o da ne? Birden karşısında “Ama bak bu zamanda işinin gücünün olması ne kadar önemli, haline şükret, hem de bilgisayar veriyorlar, sigortanı yatırıyorlar…” diyen, dedikçe içini şişiren birini buluyor!


İkinci fotoğrafa geçelim: sevgilisi adamı aldatmış, içi dipsiz kuyu gibi... Kendini güveni kırılmış, yalnız ve anlaşılmamış hissediyor. Biraz kafa dağıtmak, içini akıtmak için arkadaşlarının yanına gidiyor. Birkaç biradan sonra, hop! Bir bakıyor karşısında “sana kız mı yok, giden boş ver, gelene hoş gel” diye diye kuduran bir sürü adam! Ne takıyorsun kafaya, kendi kaybetti’ler falan!!! Önüne bakacaksın, hayat kısa’cılar…


Ve son fotoğraf: Çocuk düşmüş, canı acıyor. Daha küçücük, haliyle avaz avaz ağlıyor. Annesi yatıştırmaya çalışırken bir noktadan sonra “hadi ağlama artık, gül bakayım, bu kadar ağalanacak ne var, bak kanamadı bile, bir şeyciğin yok” deyiveriyor!

İşte bu fotoğrafların senin içinde oluşturduğu his bütünlüğüne toksik pozitivizm yani zehirli iyimserlik deniyor. Ve “Pollyannacılık” postu altında günümüze kadar bir şekilde gelebilmiş olsa da, artık herkes bunun ayan beyan bir psikolojik manipülasyon olduğunu biliyor.[1] (Sosyal ve ekonomik bağlarını kendi eliyle kesmeyi düşünecek kadar sıdkı sıyrılmış birine şükrettirmek, kalbi kırılmış, güveni sarsılmış bir adamı başka yeriyle ikna etmek, canı acıyan bir çocuğa gül bakayım demek başka ne olabilir ki zaten?!)


Aileden, arkadaşlardan alıştığımız bu manipülasyonları etrafta bize uygulayacak kimse bulamadığımız anlarda, işi iç sesimiz devralıyor. Evet, zehirli iyimserlik, insanın kendi kendisini psikolojik olarak manipüle etmesi şeklinde tanımlanıyor![2]


Ne yazık ki insan gibi duygularını yaşamak günümüzde “dayanılır şey” olmadığından; belki biraz da son yıllarda her halimize şükrettirecek çok büyük kayıplara şahit olduğumuzdan -ya da basitçe annelerimiz suratımızın asık olmasına dayanamadığından- çoğumuz, “her işin iyi yanını bulmaya” kasar olduk çıktık.


Öyle ki artık her an mutlu olmamak; direkt mutsuz olmak anlamına gelir oldu. Ağzı kulaklarında değil mi? Kesin depresyondadır. Negatif mi konuşuyor, evren bir duyarsa vallahi alınır!


Bırakın sürekli mutlu durmayı (durmayı diyorum çünkü sürekli mutlu olamayız), bunu yaymak görevimiz de var, depresyonda olmadığımızı dosta düşmana duyurmak için: Yani örneğin Ayşe son birkaç gündür her zamanki kahkaha pozlarını paylaşmıyor mu? O zaman muhakkak bir şey olmuş’tur, vah vah inşallah iyidir’dir. Ne de olsa sosyal tepki bunu gerektirir.


Çünkü arada bir bile olsa mutsuz olmak, adeta bulaşmasından korkulan bir tür hastalıktır şu kısa hayatta. Bir tek an’ın bile tadını çıkarmayı atladığını bir anlayan olursa, zavallı mutsuz damgasını yersin oracıkta! Joker gibi sürekli gülüyorsan sorun yok ama! Akıl sağlığın zaten kimin umurunda?


Ha derdin olmayacak mı, olacak tabii. Ama o zaman bile “mutluluk standardını” koruyacaksın. Aksi takdirde, mutlu olmadığın anda suçlu hissetmeye başlarsın!


Pollyanna postunu uzun süredir giyenler, “E peki n'apalım gamın kederin dibine mi vuralım?” diyecek şimdi. Hayır efendim, nasıl ki siyah giymeyi sevmiyoruz diye sadece beyaz giymekle sınırlandırmıyorsak kendimizi; zehirli iyimserliğin ipliği pazara çıktı diye de gidip hemen kendimizi derde boğacak da değiliz… Başka bir sürü seçenek var.


Duyguların farkında olup onlara akıp gitmeleri için zaman vermek, en kaba tabiriyle taşan bir yemeği ocaktan alıp, taşmanın bitmesini beklemek gibidir. Taşma bitince etrafı temizler işine gücüne devam edersin. Yemeği taşırdığın için moralin bozulur, belki duruma göre kendine ya da şuna buna biraz söylenirsin. Ama o durumun içinde yaşamayı kabullenirsin. Tutup da “aman yesem kilo alırdım zaten, iyi ki taştı” demezsin. Fokur fokur kaynayan tencereyi hemen soğusun diye buz dolabına atıvermezsin. Ya da bunu da bulamayanlar var diyerek yere dökülenleri yemezsin!!


Yani sorunlu bir durumdan saçma sapan iyimserlik fırsatları çıkarmaya çalışmaz, olanı kabullenip, üzerine düşeni yaparak, içinden en uygun şekilde geçip gidersin. İşte bu, zehirli iyimserlik yerine takınabileceğin en sağlıklı tavırdır. Literatürde “trajik optimizm” diye bilinir. Kısaca, hayatın kaçınılmaz trajedileri içinde kendine bir yol yaratmak diye tanımlanabilir. Her anın içinde sürekli mutluluk aramak yerine, bir anlam aramak; rahatsızlığın içinde rahat olmayı öğrenebilmektir.[3] Ve 2. Dünya Savaşı sırasında esir kampından kurtulan bir psikiyatr tarafından ortaya atılmıştır. (Yani adamın derdi yokmuş diyebileceğimiz biri değil.)


Literatürde “sözlü taciz” olarak da tanımlanan[4] zehirli iyimserliği “iyi niyetli tavsiyelerden” iyice ayrıştırabilmenin en kısa yolu; gelen teselli ve önerilerin negatif hislerimizi yok sayıp saymadığına dikkat etmektir. Mutlu olmamızı en çok isteyen kişiler bile, gayet iyi niyetlerle kendi alışık oldukları şekilde negatif duygularımızı göz ardı etmemizi öğütleyebilir. Bu noktada kendimizi korumak için yapabileceğimiz en doğru şeyler ise şöyledir:


1- Duygularınız hakkında kendinize dürüst olun, kimseye söylemek istemeseniz bile kendi içinizde olumsuz duygularınızı görün, tanıyın. Dante’nin dediği gibi, cennete giden yollar cehennemden geçer.

2- Aynı anda birden fazla (ve hatta birbiriyle çelişen) duyguyu hissetmenin normal olduğunu bilin (ebeveyninize hem çok kızgın olup hem de sevebilirsiniz, gelecekle ilgili aşırı kaygılı olup aynı zamanda çok büyük hayaller kurabilirsiniz, ya da hayatınızdaki her şey için şükür halinde olsanız bile aynı zamanda bütün bunlar sebebiyle stresli, yorgun, sıkışmış ve üzgün hissedebilirsiniz.)

3- Size zehirli iyimserlik uygulayan kişiye meydan okumaktan korkmayın! Bu kişiler size kendinizi şöyle hissettiren kişilerdir:

a. Mutsuz ya da kızgın olduğunuz için suçluluk

b. Diğerlerinin olumsuz duygularına karşı kayıtsızlık ve kaçınma

c. Olumsuz duyguları saklama eğilimi

d. Zor zamanlarda sürekli iyi tarafından bakmak için kendini zorlama

e. Kendi sorunlarınızı görmezden gelme.

Evet bu kişilere meydan okuyun, yapamıyorsanız her fırsatta yanlarından uzaklaşın ya da zehirlemeye başladıkları anda teşekkür edip konuyu kapatın.

4- İçinden geçmekte olduğunuz zorlukların ardındaki anlamı arayın.

5- Nasıl hissetmekte olduğunuzu anlamak için kendinize vakit ayırın. Gene de anlayamazsanız elinize kalem kağıt alıp kendinizi hiç tutmadan, içinizden gelenleri yazın. Sonra da bunu okuyup hislerinizi anlamaya çalışın.

6- Mümkünse güvendiğiniz birine, değilse kendinize karşı nasıl hissetmekte olduğunuzu sözlü olarak ifade edin. (Çare ararcasına değil, sadece ifade etmek için yapın bunu.)


Zehirli iyimserliğin aşağıdaki sorunlara yol açabildiğini lütfen aklınızdan çıkarmayın[5]:

1- Bileşik Yas: Vaktinde tutulmamış olan yaslarımız, zehirli iyimserlik tetiklemesi ile çok daha karmaşık ve güçlü olarak bir anda hayatınıza geri dönebilir.

2- Öz değersizlik: Duygular kendimizle ilgili önemli bilgiler verir; kendi içimizde doyuma, mutluluğa ve anlama götüren değişikliklere giden yolu işaret edebilirler. Gerçek duygusal ifade, esenliğin temel bir bileşeni olan özgünlüğü de teşvik eder ve kişiye kendi değeriini hissettirir.[6] Bu nedenle olumsuz dahi olsa duyguları bastırmak, kendimizi yalan bir değersizlik içinde hissetmemize sebep olabilir.

3- Süregelen istismar: İstismara maruz kalan insanlar pozitif odaklanmaları gerektiğine inandıklarında, her zaman başkalarında en iyiyi görerek ve kötü davranışları affederek, yaşadıkları istismarın ciddiyetini hafife alabilirler. Partnerlerinin ya da ebeveynin davranışlarının taciz edici olduğunu bile fark etmeyebilirler çünkü deneyimlerini olumlu bir bakış açısıyla filtrelemeye odaklanırlar.

4- Anksiyete, depresyon, sosyal kopma ve/ya uyumsuzluk: Oturup duygusal tepkilerimizi gerçekten hissetme fırsatından kendimizi mahrum bıraktığımızda, sonunda gerçek duygularımızla bağlantımızı kesebiliriz. Duygularımız daha sonra kaygı ve depresyon, dissosiyasyon (kendinizden ve çevrenizdeki dünyayla istemsiz bir kopukluk hissi) ve bilişsel uyumsuzluk gibi rahatsız edici ve kafa karıştırıcı şekillerde tezahür edebilir.

5- Kalabalıklar içinde yalnızlık: Kendimize zehirli iyimserlik uyguladığımızda, savunmasızlığımızı gizleriz. 'Güvenli' durumlarda savunmasız olmak için kendimize izin vermek, bize yakın olan insanlarla duygusal derinlik ve zengin ilişkiler kurmamızı sağlar. Negatifi saklamayı seçerken, kendimizi benliğimizi başka hiç kimseyle gerçekten paylaşmadığımız bir halde bulabiliriz.


Lütfen hatırlayın: Olumlu ya da olumsuz tüm duygularımızı tam olarak hissetmek, insan olmanın ve yaşadığımızı hissetmenin bir parçasıdır.


Tüm duygularınızı hissettiğiniz günler dilerim.






Kaynaklar: [1] https://www.counselling-directory.org.uk/memberarticles/toxic-positivity-why-we-need-to-stop-gaslighting-ourselves#:~:text=Don't%20be%20fooled%20by,to%20question%20your%20own%20reality). [2] https://www.counselling-directory.org.uk/memberarticles/toxic-positivity-why-we-need-to-stop-gaslighting-ourselves#:~:text=Don't%20be%20fooled%20by,to%20question%20your%20own%20reality). [3] https://www.abc.net.au/radionational/programs/allinthemind/toxic-positivity-when-happiness-becomes-harmful/13749368 [4] https://journal.uc.ac.id/index.php/psy/article/view/2493 / Kojongian, M. G. R., & Wibowo, D. H. (2022). Toxic Positivity: The Other Side of the Concept to Always Be Positive in All Conditions. Psychopreneur Journal, 6(1), 10–25. https://doi.org/10.37715/psy.v6i1.2493 [5] https://www.counselling-directory.org.uk/memberarticles/toxic-positivity-why-we-need-to-stop-gaslighting-ourselves [6] https://www.psychologytoday.com/intl/basics/toxic-positivity



Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page