top of page

Ruhun Kaç Yaşında?

Derler ki; bedeninden farklı olarak, insanın özü (bilinci/ruhu/zihni/kalbi...) zamana bağlı yaş almazmış. Ne kadar yaşadığı değil, neleri hatırladığı belirlemiş bilincin mertebesini, ruhun olgunluğunu... Çünkü derler ki doğum anında her bebek unuturmuş aslında adı gibi bildiği, kopup geldiği Bütün'ün sırlarını. Ve hayatı boyunca da hatırlamak için yaşarmış, unuttuğu parçalarını.


Senenin sonuna yaklaşırken, bir oyun oynamak istiyorum seninle. Parçaları bulma oyunu, adı. Öyle karmaşık bir şey değil merak etme. Aslında oldukça kolay, hatta çocuk oyunu bile denecek seviyede... İki kuralı var:

1- Hiç düşünmeyeceksin, aklına ilk geleni seçeceksin basitçe ve

2- Atlamak yok; istersen 10 kere 100 kere daha oynayabilirsin bu oyunu ama bir turu bitirmelisin, yenisine başlamadan önce.

Şimdi evdeysen, yalnızsan, müsaitsen bir kalem kağıt al eline. Yok dışarıdaysan, kalabalıksa kafan, kap telefonu, iki dakika ihtiyaç molası al kendin için. Yani her nerede, ne yapıyorsan kısacık dur lütfen. Ve durabildiğin an, kalemin/yazma ekranın hazır, şunu sor kendine:


Bu sene hiç bilmediğin, daha önce fark etmediğin neyi keşfettin;

1. Bedeninde,

2. Hayatında,

3. Düşüncelerinde ve

4. Kalbinde?


Hemen yazmaya başla şimdi! Sakın düşünme, tartma; cevapların mantıklı mı, uygun mu, seni yansıtıyor mu ya da en iyi cevabın o mu… Sadece yaz; 4 kelime ya da 4 kısacık cümle. Mantığın girerse araya, de ki ona; kimse görmeyecek ve asla bilmeyecek, istediğimi yazarım, sana ne?! Sonra yeniden başla, belki yepyeni 4 kelime gelecek aklına ya da belki tekrar edecek bazıları, hiiiç takılma. Yaz yazabildiğin kadar, hızla.

Belki çok zaman geçmiş gibi gelecek ama lütfen, bir kerecik olsun kalabildiğin kadar kal tuvalette, ya da yazabildiğin kadar yaz kaleminle. Donup kalıyor musun, o zaman kapat gözlerini ve ağzına geleni söyle! Gerçekten… Alakalı alakasız, sıralı sırasız, bu oyunun aklına/ağzına getirdiği ne varsa bırak çıksınlar dışarıya. Kulakların duysun söylediklerini yeter ki sen hiç durma! Aklının araya girmesine seni ve cevaplarını değerlendirmesine izin vermeden, sadece söyle. İstersen, yerin varsa, söylenirken yürü hatta; yardımı olur konuşmana :)


İçini döktüğünde, yani içine sanki aradığın bir şeyleri bulmuşsun hissi geldiğinde, yavaşça bırak kalemi/telefonu ya da aç gözlerini. Biraz gerin, vücudunu esnet, gevşet ve sonra bir göz at yazdıklarına. Eğer yazamadın ve sadece söyledinse, şimdi yaz aklında kalanları bir kenara. Sırası önemli değil, artık ne çıkarsa…


Neler var karşında? Neleri keşfetmişsin bu sene? İyi ya da kötü olmalarına bakmadan cevaplarını incele; seni en çok şaşırtan, kendi içinde gerçekten büyük bir keşif olan neler olmuş hayatında? Bedenin senin sandığından ne kadar başkaymış ya da kalbinde/zihninde aslında neler varmış da ortaya çıkmış? Keşfettiklerin seni kendinden ne kadar uzaklara taşımış? Hepsine birden bakınca, bu seneki sen geçen seneden ne kadar da farklıymış?

Cevapların her ne ise sadece bak onlara; hazmetmeye, sindirmeye çalışma. En büyük keşiflerin esas kıymeti zamanla anlaşılır, hatırla. (Colomb’un keşfettiği Amerika ile şimdiki aynı yerde mi, Tesla alternatif akımı keşfettiğinde bir dünya markası olabilmiş miydi, Van Gogh kendi deliliğinin bu kadar değer göreceğini tahmin edebilir miydi?)


Sen de cevaplarını tartma. Değerlendirme, sebep sonuç ilişkisine dökmeye çalışma. Sadece gör ve anla; bu sene bilincin/ruhun/zihnin/kalbin… adına her ne diyorsan, seni sen yaptığına inandığın öz’ün, bu kadar büyümüş işte.


İyi de bu cevaplar sayısal değil ki demezsin sen biliyorum ama ben gene de ufaktan hatırlatayım:


Derler ki; bedeninden farklı olarak, insanın özü (bilinci/ruhu/zihni/kalbi...) zamana bağlı yaş almazmış. Ne kadar yaşadığı değil, neleri hatırladığı belirlemiş bilincin mertebesini, ruhun olgunluğunu... Çünkü derler ki doğum anında her bebek unuturmuş aslında adı gibi bildiği, kopup geldiği Bütün'ün sırlarını. Ve hayatı boyunca da hatırlamak için yaşarmış, unuttuğu parçalarını…

Dilerim ki yeni parçaların, keşiflerin sana 2022’de kolaylık ve sağlık getirsin. Tam tersi gibi görünenler bile, yolunu en rahat, en mutlu ve en huzurlu olacağın tepelere çıkarsın. Sen nasıl olduğunu anlamasan da, hepsi seni gerçek sana daha da yakınlaştırsın. Hayat sana görebilmeyi bahşetsin. Çünkü hayat böyledir; seni senden uzaklara götürüp kendini gösterir. Görmeye itiraz etmeyenin her senesi, şimdiye kadarki en müthişidir!


*Kapak görseli fotoğrafı: https://www.pexels.com/tr-tr/@cottonbro




403 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kabuk

bottom of page